Bir garip vakıf: Dışişleri Teşkilatını Güçlendirme Vakfı

Nurhak

Forum Üyesi
11 Eyl 2023
1,446
0
16
Geçtiğimiz günlerde TBMM’ye bir kanun teklifi verildi. Epey bir AKP milletvekili tarafından imzalanan bu teklif, Dışişleri Teşkilatını güçlendirmek amacıyla bir vakıf kurulmasını öngörüyor.

Türklerde vakıf kültürü çok gelişmiştir. Aklınıza gelebilecek ve gelmeyecek o kadar çok konuda vakıf kurulmuştur ki şaşkınlığa düşersiniz.

Vakıf kurumunun ana fikri, yardımlaşmadır. Yardımın konusu, vakfın da amacını belirler. Vakıflar, amacın gerçekleşmesine yetecek bir varlığa sahip olmak zorundadırlar. Geçmişte bu, hemen her zaman bir taşınmaz ve onun geliri olurdu. Günümüzde ise vakıflar, Türk Medeni Kanunu ile Vakıflar Kanunu’na göre kurulurlar. Yeni vakıfların hemen hepsi, alt sınırı Vakıflar Kanunu ve Yönetmeliği ile belirlenmiş olan bir miktar paraya dayanır.

Vakıf nasıl kurulur?

Yine bu kanunlar uyarınca, kurucuları vakıf senedini hazırlar, gerekli parayı bankaya yatırırlar. Vakıf senedinin onaylanması ve vakfın tescili için yetkili mahkemeye başvururlar. Mahkeme, Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün görüşünü aldıktan sonra vakfın kuruluşunu tescil eder. Kurucular, vakfın Mütevelli Heyeti’ni oluşturur. Vakfın en yetkili kurumu Mütevelli Heyeti’dir.

Vakıf bir kurum (bakanlık vb) vakfı ise vakfın Mütevelli Heyeti değil, Genel Kurulu olur ve tüm yetkiler, o kurumun tüm mensuplarından oluşan, Genel Kurula aittir.

Kanunla vakıf kurulması alışılmış bir uygulama değildir. Dışişleri Bakanlığı teşkilatını güçlendirmek amacını taşıyan bir vakfın neden kanunla kurulduğu akıllara birçok soruyu getirmektedir.

Vakfın, Bakanlığın bütün mensuplarından oluşan Genel Kurulu’nun değil de bazıları Bakanlıkla ilgisi bile bulunmayan çok az sayıda kişiden oluşan bir Mütevelli Heyeti’nin bulunması soru işaretlerini daha da artırmaktadır.

Kuşku oluşturan bir kuruluş yapısı

Kanun teklifinde, vakfın karar organı olan Mütevelli Heyeti’nin, Dışişleri Bakanı’nın başkanlığında; Dışişleri Bakanlığında Genel Müdür veya Büyükelçi ve üstü seviyede görev yapan veya yapmış kişiler ile akademi ve iş dünyasından, alanında temayüz etmiş kişiler arasından, Bakan tarafından beş yıllığına seçilecek on kişiden oluşması kuşkuları derinleştirmektedir. Bu yapı, vakfın kararlarında Dışişleri Bakanlığı’nın neredeyse hiç sözünün geçmeyeceğine işaret etmektedir. Dolayısıyla Dışişleri teşkilatının nasıl güçlendirileceğine, vakfın ne yapacağına, güçlendirilmesi öngörülen Dışişleri Bakanlığı teşkilatı değil, bu on bir kişi karar vereceklerdir. Bitmedi!

Vakfın icra organı olan Yönetim Kurulu’nun en az bir üyesi, finans konusunda uzman olanlar arasından seçilecektir. Dışişleri Bakanlığı Hazine ve Maliye Bakanlığı olmadığına göre vakfın Yönetim Kurulunda en az bir üyenin mutlaka finans konularında uzman olması koşulunu anlamak kolay değil.

Vakfın amaçları da doğrusu insanı iyice kuşkuya düşürüyor.

Vakfın amacı nedir?

Vakfın amacı; “Dışişleri Bakanlığı teşkilatının faaliyetlerinin güçlendirilmesi ile personelinin temsil kabiliyeti yüksek ve donanımlı yetiştirilmesinin desteklenmesi” olarak belirlenmiş.

Amaç bu ise o zaman Dışişleri Bakanlığı personeli neden vakfın dışında tutulmuş, birisi bana açıklasa.

Vakfın amacını gerçekleştirmek için yapacakları da şöyle belirlenmiş:​

  1. Bakanlığın hizmet kalitesinin artırılması amacıyla her türlü taşınır ve taşınmaz almak, kiralamak, inşa etmek, gerektiğinde bunların kullanımını kısmen veya tamamen Bakanlığa bırakmak, her türlü taşıt aracı almak, kiralamak, gerektiğinde Bakanlığa tahsis etmek.​

Alınacak, kiralanacak taşınır ve taşınmaz eğer sadece gerektiğinde Bakanlığa tahsis edilecek veya bırakılacaksa diğer zamanlarda ne olacak? Kime/kimlere tahsis edilecek veya bırakılacak?

  1. Bakanlığa ait veya tahsisli olup, güncel olarak ihtiyaç duyulmayan taşınmazların ilgili mevzuat hükümlerine uyulmak suretiyle Bakanlık yararına değerlendirilmesine yönelik çalışmalar yapmak.​

Bu maddeye bir mim koyun lütfen çünkü galiba vakıf fikrinin altında yatan beklentiyi anlatan kilit cümle bu.

  1. Yüksek öğretim kurumları kurmak.​

Herhalde AKP göreve gelinceye kadar, neredeyse yüz yıldır Dışişleri Bakanlığına, dünyada parmakla gösterilen diplomatlar yetiştiren Galatasaray, St. Benoit, Notre Dame de Sion, Robert Kolej, Ankara Koleji, İzmir Koleji, Özel Türk Koleji liseleri; Siyasal Bilgiler, Hukuk fakülteleri, Boğaziçi ve Orta Doğu Teknik üniversiteleri yeterli görülmüyor ki vakıf, yüksek öğrenim kurumları kuracakmış!

ç) Personelin niteliklerinin ve temsil kabiliyetinin geliştirilmesini desteklemek.

Dışişleri Bakanlığı’nın yıllardır gayet verimli çalışan, meslek için eğitim kurumu, Dışişleri Akademisi yetersiz mi bulunmuş acaba?

  1. Vakfa gelir temin edilmesi ve Vakfın amaçlarına tahsis edilmesi maksadıyla; yurt içinde ve yurt dışında taşınır ve taşınmaz almak, satmak, kiralamak; ayni ve nakdi, fikri ve sınai her türlü hak ve alacağı temin etmek; takas, trampa, ipotek tesisi ve benzeri tasarruflarda bulunmak; taşınmaz inşa etmek ve ettirmek; Devlet iç borçlanma senetleri ve 4749 sayılı Kanun kapsamında Hazine Müsteşarlığı Varlık Kiralama Anonim Şirketi tarafından ihraç edilen kira sertifikaları, şirket tahvilleri, hisse senetleri ve sair menkul kıymetler almak, satmak; şirket ve ticari işletme kurmak, işletmek, işlettirmek”.​

İşte (b) paragrafının devamı burada yatıyor. Dışişleri teşkilatını Güçlendirme Vakfı değil sanki ticari ve mali bir holding kuruluyor. Galiba TÜRGEV’in yolundan gidilip, New York’da, Londra’da, Paris’te öğrenci yurdu vs. alınacak, gökdelenler yaptırılacak ama bunlar Dışişleri teşkilatını mı yoksa birilerini mi güçlendirecek ben bilemem. Kanun teklifini verenler herhalde biliyorlardır. Bu arada, Yönetim Kurulu’nun en az bir üyesinin finans uzmanı olması koşulunun anlamı da böylece ortaya çıkıyor.​

Vehbinin kerrakesi

Korkarım bu yazının başından buraya kadar birbiri üstüne yığılan soruların yanıtı, vakfın, amaçlarını geçekleştirmek üzere yapacaklarını anlatan yukarıdaki paragraflarda özellikle de (b) ve (d) paragraflarında saklı.

Faaliyet listesinden açıkça görülmektedir ki, vakfın kuruluş amacı, Dışişleri Bakanlığı teşkilatını güçlendirmek değildir. Amaç Dışişleri Bakanlığı’nın görev ve yetkilerinden yararlanarak kazanç elde etmek ve bu kazancı da her türlü vergiden muaf kılmaktır. Bunu yaparken de bütün yetkiyi, Bakanlıkla sadece geçici bir ilişki içinde bulunan siyasi bir kişiye ve onun keyfi olarak seçeceği küçük bir kurula vermektir ki rahat hareket edilebilsin.

Bu değerlendirmem abartılı gözükebilir ama vakfın gelirleri maddesine bir göz atıldığında öyle olmadığı görülecektir

Vakfın ilginç gelirleri

Hemen bütün vakıflar için normal olan bağışlar, yardımlar vb gibi gelirler dışında bazı gelir kalemleri dikkat çekiyor.

c) Her türlü Devlet iç borçlanma senetleri ve 4749 sayılı Kanun kapsamında Hazine Müsteşarlığı Varlık Kiralama Anonim Şirketi tarafından ihraç edilen kira sertifikası, Varlık Fonu tarafından ihraç edilen her türlü bono ve kira sertifikası, hisse senedi gibi değerli belgelerden elde edilecek nema ve gelirler.

ç) Vakıfça düzenlenecek seminer, konferans, ulusal ve uluslararası toplantılar ve sosyal faaliyetlerden elde edilecek kazançlar.

d) Vakıf tarafından verilecek hizmetlerden dolayı sağlanacak gelirler.

e) Vakıf faaliyetlerinden elde edilecek muhtelif gelirler ile iktisadi işletmeler, iştirakler ve ortaklıklardan sağlanacak gelirler.

f) Vakfa ait eğitim ve öğretim kurumlarının faaliyetlerinden elde edilecek gelirler.

g) Vakfın menkul ve gayrimenkulleri ile diğer varlık ve hakların değerlendirilmesi yoluyla sağlanacak gelirler.

ğ) Vize aracılık hizmet gelirlerinden genel bütçeye aktarılacak pay düşüldükten sonra kalan kısımdan Vakfa aktarılacak tutarlar.

Kısacası Dışişleri Bakanlığının bugüne kadar görevi gereği yaptığı tüm faaliyetler, vakıf tarafından gerçekleştirilecek ve gelirleri vakfa kalacak. Hatta bundan böyle vize işlemleri için bile vatandaşlar vakfa yönlendirilecek. Örneğin nasıl ABD vizesi alabilmek için aracı şirketler türediyse vakıf da onlar gibi çalışacak. Bu tek örnek bile kurulacak vakfın hangi beklentilere kurulmak istendiğini çarpıcı biçimde anlatmıyor mu?

Dışişleri teşkilatı nasıl güçlenecek?

Aslında Dışişleri Bakanlığının, Bakanlık personeline her yönden destek olmak amacıyla yıllar önce, başta anlattığım, alışılmış yönteme uygun olarak kurulmuş bir vakfı var. Dışişleri Bakanlığı Vakfı (DİVAK) Bakanlık aktif ve emekli personeline, emekli maaşına ek maaş bile veriyor ve daha birçok konuda hizmet veriyor, maddi ve manevi katkıda bulunuyor.

Şimdi kurulması öngörülen yeni vakfın kanununda ise her şey var ama bu kadar yoğun ticari ve finansal faaliyet yürütecek ve bunca gelir elde edecek vakıf Dışişleri Bakanlığı’na ve personeline nasıl bir yarar sağlayacak bir tek o yok! Diyeceksiniz ki “o konu vakıf senedinde olacak.” İşte burada başa dönüyoruz.

Vakıf kurmaya önce vakıf senedi ile başlanır ki vakfın hangi amaçla kurulduğu, vakfın nasıl ve kimler tarafından yönetileceği; amacına varabilmek için nerelerden gelir sağlayacağı ve elde edeceği geliri nerelere harcayacağı bilinsin. Bu nedenledir ki ne olduğu, ne yapacağı, adını aldığı ve güçlendireceği belirtilen bakanlığa bu yararları nasıl sağlayacağı bilinmeyen bir vakıf kuruluyorsa işin içinde başka şeyler olduğundan kuşku duyulması normaldir. Hele de gelir kalemleri arasında vakfın menkul ve gayrimenkullerinden yararlanmak varsa. Ve Dışişleri Bakanlığı’nın da İstanbul Boğazı’nın kıyısında, geniş bir arazisi olduğu biliniyorsa!

Bu vakfın, hele bu şekilde, bu yapıda ve alışılmışın tersine, kanunla kurulması planlanıyorsa sakın amaç bu araziye el koymak olmasın? Ben ne bileyim? Bir gördüğümde eski dostum Hakan Fidan’a sorayım. Belki o biliyordur.​

 
Üst