Elimde ak mendili, sultanımdan yadigâr
Şimdi sorsam Deruni bilecek mi dersiniz…
Rehberimiz, yönümüz, kılavuz Perverdigar
Gurbet yüklü kervanlar gelecek mi dersiniz…
Asilzade düşse de asaletin yitirmez
Asaletsiz insanın bağı barı bitirmez
Nasip olursa devlet onu kervan götürmez
Ya nasip diyen kullar gülecek mi dersiniz…
İftira tezgâhları yalan bezi dokurken
Oğlumuz ve kızımız teksas tomiks okurken
Şu nesli mahvedecek duygular başta urken
Analar gözyaşını silecek mi dersiniz…
Öbür dünyaya gittim karanlık mı karanlık!
Gidiş gelişim şöyle bir saniye, bir anlık
Orada ne iltimas, ne rüşvet ne yaranlık
Sizce geceler gündüz olacak mı dersiniz…
Menfaat çarmıhına gerilince yeryüzü
Ne sözü zırha değdi, ne de kızardı yüzü
Kor ateşten gömlektir ariflerin her sözü
Erenler bağında gül solacak mı dersiniz…
Âlim geçinen birçok cübbeli gafil adam
Katlime ferman yazar, kalemi kırar. İdam!
Ve tamtamcı davulu çalıyorken dam dam dam
Ağlayan gözlerde fer kalacak mı dersiniz…
İkbalin zirvesinden düşenlerden ibret al
Pişmişler dergâhında pişenlerden ibret al
Yalın ayak yıldıza koşanlardan ibret al
Bayraklar bayraktarı bulacak mı dersiniz…
Öfkenin dört duvarı, içinde hırslı şair
Demlenmiş, şiir yazar, fukaralığa dair
Sinsi münasebetler, çatlak şiir, vesair
Kaleli bu efkârla ölecek mi dersiniz…