SÖZLÜ DÖNEM TÜRK EDEBİYATI
DESTAN
Kahramanlarının olağanüstü eylemlerini coşkulu, törensel bir üslupla anlatan ve genellikle birkaç bölümden oluşan manzum yapıtlardır. Bilinen en eski edebiyat türlerinden biridir.
Eski Yunanlılar (Gılgameş, Odessa, İlyada), İranlılar (Şehnâme), Hindliler (Ramayana, Mahabarata), Finliler (Kalavela), Cermenler (Niebelungen), Ruslar (İgor), Fransızlar (Chansons de Geste) gibi milletlerin tarihî kahra-manlarından bahseden ve doğrudan doğruya o milletin sinesinden fışkırmış millî destanları vardır. Bütün bu destanlar, millet tarafından oluşturulmuş, sadece kişiler tarafından kaleme alınmıştır. Millî destanda başlıca şu özellikler bulunmalıdır:
Ortaya koyanı millet yani toplum olmalıdır. Destan, bir ferdin, bir sanatkârın değil milletin ortak dehâsının ürünüdür. Ortaya koyucusu ortak deha olduğu gibi, değerlendirilmesi de ortak zevkin süzgecinden geçmiştir.
Konusu millet hayatı olmalıdır. Bu bakımdan destan, millî kültür değerlerinin bir hazinesi, millî ve sosyal hayatın ayrıntılı bir tablosu demektir.
Büyük bir kahramanlık menkıbesi olmalıdır. Millî destanlar genellikle kahra-manlık duygularının çok yüksek insanî özellikler olarak işlendikleri destanlar-dır.
a. Yüksek bir coşkunluk ifadesi taşımalıdır. Bu gibi destanlarda coşkun bir hava ve yüksek perdeden söyleyiş insanı sürükleyip götürür.
b. Eserde tabiat unsuru da ön plândadır. Bu tabiat durgun ve sakin değil, tıpkı kahramanları gibi canlı ve aktif, hayata ve olaylara, hikâyeye adeta katılan bir tabiattır.
c. Tabiatın tamamlayıcısı olarak da hayvanlar büyük bir yer işgâl etmekte-dir. Öyle ki, kahramanların ağlaması, bağırması ve bir çok hareketleri hayvanlara benzetilerek bir meziyetmiş gibi aynı kelimelerde birleştirilir.
d. İçinde hızlı bir hayat tarzı hüküm sürmektedir. Zaman zaman bir tek cümle veya deyişle zamanların aşıldığını ve yılların üzerinden uçularak geçildiği görülür.
e. Tarihle ilgi vardır. Destan tarih değildir, ancak tarihe de tamamen kayıt-sız değildir. Destan tarihten doğar ve tarihî bir olaya dayanır. Destan, tarihî o-layların millet hayatında bıraktığı şiirleşmiş, sanat eseri haline gelmiş şeklidir de denilebilir. Destanların en önemli tarafı, tarihî olmalarından çok, milletin ortak vicdanından doğmuş olmalarıdır.
f. Bir coğrafya vardır. Tarihe dayanma özelliğinin yanı sıra bir de tarihî coğrafya vardır.
g. Uzun, büyük ve manzum eserlerdir. Fakat beyit sayısı sabit değildir. Artar, eksilmez.
h. Bir kahraman etrafında olaylar gelişir. Bu kahraman konuşulduğu, tanındığı çevrelerin şartlarını da şahsında barındırabilen bir kahramandır. Mükemmel denilebilecek bir dil özelliğine sahiptir. Destan dili, bağlı olduğu dilin en güzel örneğini teşkil eder. Bu dil, yüzyıllarca milletin ağzında süzüle süzüle adeta atasözleri ve vecizeler dizisi haline gelmiş bir dildir. Destan, dili bakımından mukaddes kitapların dilini andırır.
Destanların oluşmasında çekirdek, gelişme ve tespit olmak üzere üç aşama vardır. Milletin ilk zamanlarında onu toptan sarsan bir tarihî olay üzerine destan çekirdeği oluşur; sonra bu çekirdek uzun zaman bir destan devri yaşayan o millet tarafından yeni olaylarla geliştirilir; son olarak da bu gelişme tamamlandıktan sonra, fakat erimeden, canlı iken yazılı devreye geçilerek bir sanatkârın onu tespit etmesi gerekir.
Destanlarda başlıca şu iki unsur yer alır:
a. Destanlar, tarihî bir temel olaya dayanır. Bu olay tek ve derli toplu, ilgi uyandırıcı kahramanlık göstermeye müsait ve olağanüstü özelliklere sahiptir. Bir bütün olarak değil, bir takım bölümler halinde anlatılır.
b. Olay içinde genel ilgiyi üzerinde toplayan belli başlı bir tarihî şahıs vardır. Bu şahıs, destanı yaratan ırkın kahramanlık, sadakat, merhamet, vb. gibi bütün üstün meziyetlerini şahsında toplar. Yaptığı büyük ve önemli işlerle milletin takdirini kazanır. O daima örnek insandır. Etrafındaki her şeye ve herkese hakimdir.
Destanlarda ikinci derecedeki şahıslar da önemlidir. Bunların her biri iyi veya kötü, ayrı bir davranış şeklinin (aşk, merhamet, kıskançlık, gayret, ihtiras, alçaklık, vs.) temsilcisidirler. Tanrılar, tanrıçalar, yarı tanrılar gibi, gerçek kişilerin kaderlerini tayin eden mitolojik varlıklar da destanlarda yer alır.
Destanlar, meydana geldikleri tarihte, ait oldukları milletin ortak ülküsünü belirtirler. Bu özelliklerinden dolayı, millet hayatında önemli yer tutarlar. Ayrıca milletin kendilerine güven duymalarını sağlar ve yeni nesillerde millî şuurun gelişmesinde yardımcı olurlar. Tarihî veya sosyal bir sebeple uzaklaşılan millî benliğe yeniden dönüşü kolaylaştırırlar.
Destanlar, eski çağlarda ezgiye eşlik etmeye en uygun biçimde, çoğunlukla nazımla düzenlenmiştir. Epik şiirin en güzel örnekleri olan destanlarda olağanüstü olayların, doğaüstü kahramanların, tanrıların savaşlarının yanı sıra; eski çağ insanlarının inanışları, yaratılış ve varoluş konusundaki düşünceleri; ulusların özlemleri ve düşleri de dile getirilir. Destanlar insanların olayları dinleme ve anlatma gereksiniminden dolayı kuşaktan kuşağa yayılmıştır.
Destanlar; tarih, düşünce ve sanat bakımından büyük değer taşırlar. Tarihi aydınlatır, düşünce ve sanata kaynak oluştururlar. Bilimsel tarih araştırmaları yanında, tarihi olaylar karşısında halkın duygu ve düşüncelerini yansıtırlar.
Destan kahramanlarının doğaüstü özellikler göstermesi, olayların olağanüstülüklerle anlatılması destanların gerçeklerden uzak olduğunu göstermez. Destanlar, anlatımlarındaki olağanüstü özellikler ayıklandığında ulusların tarihini aydınlatan en önemli kaynaklardır. Yüzyıllar boyunca Türklerin duyuş, düşünüş, inanış ve hayallerini; güzel sanatlarını; aşk, aile, vatan, ulus ve devlet anlayışlarını Türk destanlarında görebiliriz.
DESTAN
Kahramanlarının olağanüstü eylemlerini coşkulu, törensel bir üslupla anlatan ve genellikle birkaç bölümden oluşan manzum yapıtlardır. Bilinen en eski edebiyat türlerinden biridir.
Eski Yunanlılar (Gılgameş, Odessa, İlyada), İranlılar (Şehnâme), Hindliler (Ramayana, Mahabarata), Finliler (Kalavela), Cermenler (Niebelungen), Ruslar (İgor), Fransızlar (Chansons de Geste) gibi milletlerin tarihî kahra-manlarından bahseden ve doğrudan doğruya o milletin sinesinden fışkırmış millî destanları vardır. Bütün bu destanlar, millet tarafından oluşturulmuş, sadece kişiler tarafından kaleme alınmıştır. Millî destanda başlıca şu özellikler bulunmalıdır:
Ortaya koyanı millet yani toplum olmalıdır. Destan, bir ferdin, bir sanatkârın değil milletin ortak dehâsının ürünüdür. Ortaya koyucusu ortak deha olduğu gibi, değerlendirilmesi de ortak zevkin süzgecinden geçmiştir.
Konusu millet hayatı olmalıdır. Bu bakımdan destan, millî kültür değerlerinin bir hazinesi, millî ve sosyal hayatın ayrıntılı bir tablosu demektir.
Büyük bir kahramanlık menkıbesi olmalıdır. Millî destanlar genellikle kahra-manlık duygularının çok yüksek insanî özellikler olarak işlendikleri destanlar-dır.
a. Yüksek bir coşkunluk ifadesi taşımalıdır. Bu gibi destanlarda coşkun bir hava ve yüksek perdeden söyleyiş insanı sürükleyip götürür.
b. Eserde tabiat unsuru da ön plândadır. Bu tabiat durgun ve sakin değil, tıpkı kahramanları gibi canlı ve aktif, hayata ve olaylara, hikâyeye adeta katılan bir tabiattır.
c. Tabiatın tamamlayıcısı olarak da hayvanlar büyük bir yer işgâl etmekte-dir. Öyle ki, kahramanların ağlaması, bağırması ve bir çok hareketleri hayvanlara benzetilerek bir meziyetmiş gibi aynı kelimelerde birleştirilir.
d. İçinde hızlı bir hayat tarzı hüküm sürmektedir. Zaman zaman bir tek cümle veya deyişle zamanların aşıldığını ve yılların üzerinden uçularak geçildiği görülür.
e. Tarihle ilgi vardır. Destan tarih değildir, ancak tarihe de tamamen kayıt-sız değildir. Destan tarihten doğar ve tarihî bir olaya dayanır. Destan, tarihî o-layların millet hayatında bıraktığı şiirleşmiş, sanat eseri haline gelmiş şeklidir de denilebilir. Destanların en önemli tarafı, tarihî olmalarından çok, milletin ortak vicdanından doğmuş olmalarıdır.
f. Bir coğrafya vardır. Tarihe dayanma özelliğinin yanı sıra bir de tarihî coğrafya vardır.
g. Uzun, büyük ve manzum eserlerdir. Fakat beyit sayısı sabit değildir. Artar, eksilmez.
h. Bir kahraman etrafında olaylar gelişir. Bu kahraman konuşulduğu, tanındığı çevrelerin şartlarını da şahsında barındırabilen bir kahramandır. Mükemmel denilebilecek bir dil özelliğine sahiptir. Destan dili, bağlı olduğu dilin en güzel örneğini teşkil eder. Bu dil, yüzyıllarca milletin ağzında süzüle süzüle adeta atasözleri ve vecizeler dizisi haline gelmiş bir dildir. Destan, dili bakımından mukaddes kitapların dilini andırır.
Destanların oluşmasında çekirdek, gelişme ve tespit olmak üzere üç aşama vardır. Milletin ilk zamanlarında onu toptan sarsan bir tarihî olay üzerine destan çekirdeği oluşur; sonra bu çekirdek uzun zaman bir destan devri yaşayan o millet tarafından yeni olaylarla geliştirilir; son olarak da bu gelişme tamamlandıktan sonra, fakat erimeden, canlı iken yazılı devreye geçilerek bir sanatkârın onu tespit etmesi gerekir.
Destanlarda başlıca şu iki unsur yer alır:
a. Destanlar, tarihî bir temel olaya dayanır. Bu olay tek ve derli toplu, ilgi uyandırıcı kahramanlık göstermeye müsait ve olağanüstü özelliklere sahiptir. Bir bütün olarak değil, bir takım bölümler halinde anlatılır.
b. Olay içinde genel ilgiyi üzerinde toplayan belli başlı bir tarihî şahıs vardır. Bu şahıs, destanı yaratan ırkın kahramanlık, sadakat, merhamet, vb. gibi bütün üstün meziyetlerini şahsında toplar. Yaptığı büyük ve önemli işlerle milletin takdirini kazanır. O daima örnek insandır. Etrafındaki her şeye ve herkese hakimdir.
Destanlarda ikinci derecedeki şahıslar da önemlidir. Bunların her biri iyi veya kötü, ayrı bir davranış şeklinin (aşk, merhamet, kıskançlık, gayret, ihtiras, alçaklık, vs.) temsilcisidirler. Tanrılar, tanrıçalar, yarı tanrılar gibi, gerçek kişilerin kaderlerini tayin eden mitolojik varlıklar da destanlarda yer alır.
Destanlar, meydana geldikleri tarihte, ait oldukları milletin ortak ülküsünü belirtirler. Bu özelliklerinden dolayı, millet hayatında önemli yer tutarlar. Ayrıca milletin kendilerine güven duymalarını sağlar ve yeni nesillerde millî şuurun gelişmesinde yardımcı olurlar. Tarihî veya sosyal bir sebeple uzaklaşılan millî benliğe yeniden dönüşü kolaylaştırırlar.
Destanlar, eski çağlarda ezgiye eşlik etmeye en uygun biçimde, çoğunlukla nazımla düzenlenmiştir. Epik şiirin en güzel örnekleri olan destanlarda olağanüstü olayların, doğaüstü kahramanların, tanrıların savaşlarının yanı sıra; eski çağ insanlarının inanışları, yaratılış ve varoluş konusundaki düşünceleri; ulusların özlemleri ve düşleri de dile getirilir. Destanlar insanların olayları dinleme ve anlatma gereksiniminden dolayı kuşaktan kuşağa yayılmıştır.
Destanlar; tarih, düşünce ve sanat bakımından büyük değer taşırlar. Tarihi aydınlatır, düşünce ve sanata kaynak oluştururlar. Bilimsel tarih araştırmaları yanında, tarihi olaylar karşısında halkın duygu ve düşüncelerini yansıtırlar.
Destan kahramanlarının doğaüstü özellikler göstermesi, olayların olağanüstülüklerle anlatılması destanların gerçeklerden uzak olduğunu göstermez. Destanlar, anlatımlarındaki olağanüstü özellikler ayıklandığında ulusların tarihini aydınlatan en önemli kaynaklardır. Yüzyıllar boyunca Türklerin duyuş, düşünüş, inanış ve hayallerini; güzel sanatlarını; aşk, aile, vatan, ulus ve devlet anlayışlarını Türk destanlarında görebiliriz.